MİRAS PAYININ DEVRİ

MİRAS PAYININ DEVRİ

Her kişi, miras yolu ile kendisine intikal eden haklarını dilediği kişiye ivaz karşılığı veya ivazsız olarak devredilme yetkisine sahiptir. Kanun koyucu miras payının devrini incelerken bunu iki ayrı kola ayırmıştır. Miras bırakan henüz sağken olası mirasçılarının gelecekte kendilerine geçecek miras paylarını devri ve miras bırakan öldükten sonra ancak paylı mülkiyete geçilmeden önce mirasçıların paylarını devri. Medeni Kanun’un 677. Maddesinde açılmış miras payının devri, 678. Maddesinde ise açılmamış miras payının devri irdelenmiştir. Kanun koyucunun böyle bir ayrım yapmasının nedeni; miras payı devir sözleşmesinin mirasın açıldıktan veya açılmadan önce yapılmasına göre kuruluş, hüküm ve sonuçlar bakımından farklılıklar göstermesidir. Miras bırakan hayatta iken muhtemel mirasçı tarafından yapılan devir sözleşmesine miras hakkının devri sözleşmesi adı verilirken, ölümünden sonra mirasçılar arasında elbirliği mülkiyet devam ederken yapılan devir sözleşmesine ise miras payının devri sözleşmesi denir.

Mirasın açılmasından sonra tereke üzerinde mirasçıların birlikte tasarruf etmelerini gerektiren elbirliği mülkiyet doğar ve bu miras paylarına göre terekenin paylaşılması aşamasına sonlanana kadar sürer. Miras ortaklığı denilen bu durumda her mirasçının tereke üzerinde ayrı ve bağımsız hakları bulunmaz.  Mirasçılar, sözleşme ve kanundan doğan bazı limitli ayrık durumlar hariç tereke üzerinde iştirak halinde hareket ederler ve alacakları kararları oybirliği ile alırlar. Böyle bir durum da özellikle paylaşmanın yapılmasına kadar beklemenin kendileri açısından sakınca doğuracağı mirasçıları da menfi anlamda kısıtlar. İşte kanun koyucu, elbirliği mülkiyetin katı kurallarını yumuşatabilmek adına miras payının devrini mümkün kılmıştır.  Türk Medeni Kanunu’nun 677. Maddesi; mirasın açılmasından sonra yapılacak miras payı devri hükümlerini düzenlemiş ve bunu kendi içerisinde ‘ mirasçılar ile ‘ ve ‘ mirasçı olmayan kişiler ile ‘ olarak ikiye ayırmıştır.

Hükme göre, mirasçılar terekenin tamamı veya belirli bir kısmı üzerindeki paylarını başka bir mirasçıya devredebilirler. Bununla birlikte mirasçılar, paylarını mirasçı olmayan bir üçüncü kişiye de devredebilirler. Ancak bu kapsamda yapılan miras payının devri sözleşmeleri, her iki durum için de farklı şartlara bağlanmıştır. 677. Maddenin 1. Fıkrasında, mirasçılar arasında yapılacak devirlerin yazılı şekilde olacağı açık bir şekilde belirtilmiştir; kastedilen adi yazılı şekildir. Geçerlilik şartıdır. Bu hüküm sayesinde, mirasçılardan biri diğerine kendi payını devretmek istiyorsa aralarındaki anlaşmayı kağıda döküp imzalarını atmaları yeterlidir. Eğer devir ivazsız ise Borçlar Kanunu’nun 14. Maddesine göre, yalnızca borç altına giren mirasçının imzası dahi sözleşmenin kurulmasını sağlar. Önemle belirtmek gerekir ki; taşınmazlarının devrinin resmi şekle tabii olacağını hüküm altına alan TMK m. 706 ve Tapu Kanunu m. 26-28 burada uygulama alanı bulamaz, çünkü 677. Maddede özel bir şekil şartı vardır. Tapu sicilinde resmi senet düzenlemeden, devralanın tereke üzerindeki miras payının artması nisabında, taşınmazlar üzerindeki miras payı da artacaktır. Ayrıca; yapılan devir sözleşmesi taşınmazdaki payın devralana intikali için gerekli olan hukuki sebebin de temelini oluşturmaktadır. Kısaca, taşınmazın tescili için gerekli olan hukuki sebep; miras payının devri sözleşmesidir. Ancak, miras payının devri mirasçı olmayan üçüncü bir kişiye yapılmışsa, devir sözleşmesi noterde düzenleme şeklinde olmalıdır. 

Miras açıldıktan ve paylaşma yapıldıktan sonra her mirasçı kendi payı oranında malvarlığı üzerinde tasarruf edebileceğinden, miras payının devri sözleşmesi yapmasının bir anlamı kalmaz. Dolayısıyla sözleşmenin konusu, mirasın açılmasından paylaşmaya kadar olan süreçteki payların devridir. Sözleşmeler, karşılıklı veya karşılıksız olarak yapılabilir. Eğer bir karşılık sonucunda yapıldı ise, kendi edimini yerine getirmeyen taraf sözleşmenin ifasını isteyemez. Yukarıda bahsedildiği gibi adi yazılı şekil veya üçüncü kişilere devirde olduğu gibi düzenleme gibi şekil şartlarına uyulmazsa sözleşme geçersiz sayılır. Ancak geçersizliğin ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılması teşkil ediyorsa geçersizlik ileri sürülemez (YHGK 16.12.1964, 2-336 E./725 K.)

Miras payının devri sözleşmesi, terekedeki mallar üzerindeki münferit hakların devrine yönelik değildir. Yapılan devir, mirasçılık sıfatına bağlı hakların konu alır, zira elbirliği mülkiyet halen sürdüğünden ortada münferiden devredilebilecek bir mal da yoktur. Yalnızca terekenin üzerinde belli bir mirasçılık hakkı bulunmaktadır. Ancak, Yargıtay içtihatlarına bakılacak olunursa – mirasçılar arasında yapılmak şartı ile – belirli bir malın devrini konu alan sözleşmelerin de geçerli olacağı kabul edilmiştir. Yani paylaşılmamış ve iştirak halinde mülkiyete tabi bir miras ortaklığında, belirli bir taşınmazın üzerindeki miras payının başka bir mirasçıya devri mümkündür. Sözleşme, mirasçılar arasında yapıldığında; devredenin miras payı devir oranında azalır ve azalan pay devralan mirasçıya geçer. Eğer ki devreden bütün miras payını devretti ise miras ortaklığından çıkar. Yani, sözleşme yapılır yapılmaz devralan paylaştırmaya katılacak hale gelmektedir. Payı devralan mirasçı, devraldığı paya ilişkin koruyucu tedbirler isteyebilir veya tenkis, denkleştirme, istihkak davaları gibi davalar da açabilir.

Miras payının mirasçı olmayan üçüncü bir kişiye devrinde ise, üçüncü kişiye paylaşmaya katılma yetkisi verilmediği gibi mirasçılar arasında yapılan sözleşmeden farklı şartlar öngörülmüştür. Geçerlilik şekli, noterde düzenleme şeklinde yapılmasına bağlıdır. Ayrıca, üçüncü kişi sözleşme ile ancak paylaşma sonunda veya elbirliği mülkiyetin paylı mülkiyete dönmesi ile beraber kendisine özgülenen payın devrini isteyebilme hakkını elde eder. Buradaki hakkın niteliği, şahsi bir alacak hakkıdır. Devralan üçüncü kişi bu alacak hakkını ancak devreden mirasçıya karşı kazanır ve devri ancak ondan talep edebilir. Mirasçılar arasında yapılan devir gibi de üçüncü kişi; tenkis, denkleştirme, istihkak gibi davalar da açamaz. Sözleşme ile bunun aksi de kararlaştırılamaz. Ancak, sözleşmede devreden belli süre içinde mirasın paylaştırılmasını sağlamayı taahhüt etmiş ise, üçüncü kişi bu yükümlülüğü yerine getirmesini ondan talep edebilir. Fakat önemle altını çizmek gerekir ki, bu hak şahsi bir alacak hakkı olduğundan mirasa katılma hakkı bulunmaz, yani diğer mirasçılardan paylaştırma talep edemez. Bunun da istisnası devreden mirasçının, devralanı mirasın paylaşılması ve paylaşmayı talep etme konularında temsilci kılmasıdır. Böyle bir durumda üçüncü kişi temsilci gibi hareket edebilecektir. Miras payının üçüncü kişiye devri, mirasçı açısından herhangi bir hak kaybı doğurmaz, mirasçı sıfatı kaybedilmez hatta yukarıdaki durumlar da yoksa paylaşmaya da devreden mirasçı katılır. Devralan üçüncü kişi, paylaşmadan sonra talep yetkisini haizdir.

                                                                                                         Stj. Av. Emir Özel